Tüm dünyada ticaret, şu anda yürürlükte olan merkez bankalarının fiat para rejimi tarafından üretilen krediye dayalı olarak işlemektedir.
Cemil Şinasi Türün
Paribu Danışma Kurulu Üyesi
İrili ufaklı tüm şirketler ve insanlar, merkez bankalarından başlayan hiyerarşik yapıdaki bir para akışına güvenmektedir. Amerikan merkez bankası FED, ABD hazinesinin, uzun vadeli senetler çıkartarak verdiği ödeme sözleri karşılığında bunlara dayalı olarak para basmaktadır. Bugün dünyada kullandığımız paranın %90’dan fazlası nakit olmayıp FED tarafından basılan taban paranın, ticari bankalar vasıtasıyla ihtiyaç sahipleri işletmelere ve hanelere verilen borç şeklinde çoğaltılmasıyla oluşmaktadır. Ancak son otuz yılda bu şekilde hiyerarşik yapıda ve merkezde çoğaltılan para giderek gerçek ekonomi ile bağlantısını kaybetmiş ve nihayet 2020 Mart ayında yaşanan mali kriz ile tehlikeli bir yıkıma doğru gitmeye başlamıştır.
Mart krizi başlamadan hemen önce, 2020 yılı başında dünyadaki global borç yükü 257 trilyon dolarlar seviyesine gelmişti, ki bu miktar 2019 yılında tüm dünya üretiminin üç katından fazlaydı. Aşağıdaki görselde mavi renkli olan kısma bakınız. Bu bölge, dünya üretimi (yeşil) ile borç yükü arasındaki farkı belirliyor. Sadece bu görsele bakarak bile son yirmi senede hayat standartlarımızın çok yükselmiş olduğunu sanabilirsiniz, ancak gerçek ne yazık ki bu değil.
Hangi projeler için borç yaratıldı?
Görsele biraz daha dikkatle baktığımızda bu borç yükünün bir eğri değil, gitgide kamburlaşmakta olan beş ayrı dönemden oluştuğunu fark edeceksiniz.
Bu beş dönemin ilk kısmı olan 1980-90 arasının Soğuk Savaş yılları olduğunu ve borcun neredeyse üretim ile at başı gittiğini göreceksiniz. 1990 ile 2000 arasındaysa, belli bir hazırlık yapılmış gibidir. 2000-2010 yılları arasındaki on yılda borç şaha kalkmış ve akıl dışı miktarlarda kredi yaratılmış, bazı maceralar fonlanmış gibi bir resim çıkmaktadır. 2008 krizini takip eden yıllarda, 2010-2015 yılları arası şahlanma biraz durulmuşsa da 2015 sonrasında yeniden korkunç düzeyde bir borç artışı olduğunu görmekteyiz. Bu tabloda kullandığım veriler Dünya Bankası ve IIF’in sitelerinden alınmış gerçek rakamlara dayanmaktadır, kendiniz de bakabilirsiniz. Şimdi soruyorum; bu borcu kim yaratmıştır, hangi projeler için bu borç yaratılmıştır ve sonuçta kim alacaklıdır? Bu projelerde yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiş, pek çok ülkede halklar yerlerinden yurtlarından edilmiş ve üstelik bütün bunlar doğanın ve iklimin dengesi çok ciddi seviyelerde tehlikelere sokularak yapılmıştır.
Tanrı rolüne soyunmuş görünen Siyah Giyen Adamlar, yani bankacılar ve finansçılar, bir taraftan yukarıda anlattığım gibi bir borç yaratmakta, başka bir tarafta da alacaklılar olarak beklemektedir. Son on yıllarda girişilmiş pek çok saçma ve sonuçsuz macerada dünya insanları olarak bizler borçlandırılmış ve karşılığında da hayat standartlarımız artmamış, aksine düşmüştür. Bu dönemde işsizlik global olarak artmış ve gelir dağılımı eşitsizliği ürkütücü boyutlara varmıştır.
Peki Adam Smith’in görünmeyen eline ne oldu?
Pazar ekonomisinin ve kapitalizmin babası olarak kabul edilen Adam Smith’in, “Ulusların Zenginliği” isimli kitabında bahsettiği serbest pazar ekonomisinin düzenleyici eline, o meşhur “görünmeyen el”e ne oldu? Şu son dönemde FED tarafından yapılan operasyonlarla kapitalizmin tüm kuralları hiçe sayıldı, başarısız tüm şirketler ve batık fonlar, ekstra para yaratılarak kurtarıldı. Yani, bir benzetme yaparsak, poker masasında istisnasız tüm oyuncular kazandırıldı. Serbest piyasa mantığına aykırı olan bu son olaylarla adeta tüm özel sermaye bir anda kamulaştırıldı. Amerikan piyasasındaki tüm sermaye ve üretim araçları (dev firmalar) devletin bastığı para ile devletleştirildi. Birçoğu özel mülkiyet olmaktan çıkarıldı. Bunu yapmak için önce Amerikan hazinesi ile FED birleştirildi. Bunlar eskiden olsa, Amerika da sosyalizme geçti derdik ama belli ki şu anda daha vahim hadiseler cereyan etmekte.
Bir süre geçip tozlar yatıştıktan sonra dünya finansal siteminde bir yeniden yapılanma olacaktır. Koronavirüs’ün de yardım ettiği bu çözülme ile yukarıdaki borç tablosunda büyük kırılmalar olacak ve dünya üretimi de hızla küçülecek. Ancak yine aynı tablonun bize gösterdiği vahim resim, bugüne kadar oynanan oyunun etik kurallar terk edilerek oynanmış olduğudur. Aslında çoktan batması gereken büyük şirketler ucuz kredi verilerek ahlaki olmayan şekillerde yüzdürülmüştür. Bu şirketlerin yöneticileri bu ucuz kredilerle hem ceplerini gözlerimizin önünde tıka basa doldurmuşlar hem de alınan borçlarla şirketler kendi hisselerini satın alıp sahte büyümeler ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Bu olaylar serbest piyasa kurallarına aykırıdır ve ahlak dışıdır, etik değildir.
Özetle, şu ana kadar ahlaki yanlışlar yaptığını bildiğimiz ama kendinden menkul ve hesapsız hareketlerini sürdüren dünya parasının sahibi Siyah Giyen Adamlar artık iflas etmiştir. Dünya finans sistemi çöküşün eşiğindedir. Bu çöküşe neden olan olay sadece Koronavirüs değildir. Teknolojik ilerlemelerle birlikte artık dünya farklı bir yerdedir ve bundan sonra kimse kolayca kandırılamayacaktır. Bugüne kadar finansçılar, arbitraj adını verdikleri ve temelinde bilgi asimetrisine dayanan birtakım yöntemlerle kazanç sağlamaktaydı. Bu bilgi asimetrisine, yani bilginin her yere aynı hızla gitmiyor olmasına dayalı sistemlerin bundan sonra çalışmayacağını öngörüyoruz.
Bu noktada gelecek ticaret dünyası için yeni bir gayri merkezi bir para ve kredi üretme sistemi öneriyoruz. Önerdiğimiz bu yeni sisteme DEF Protokolü adını verdik. Bu yeni sistem, tamamen reel ekonomiye dayanacak ve içine programlanmış olan ahlak kurallarını çıkartılamaz bir şekilde içerecektir. Ayrıca, burada bilgi simetrisi her an olacak ve süper iletken diye kodladığımız bir aplikasyon ile akıllı kontratlara dayalı olarak kredi uçlarda, yani gayri merkezi olarak üretilecektir.
DEF Protokolü
Bu yazı ile duyurduğumuz çözüm aslında ülkemizde 40 yıldır olan ve adına “vadeli çek” denilen bir metoda dayanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda Defterhane ekibi[1] olarak bu metodun temel prensiplerini kopyaladık ve Ethereum platformu üzerinde geliştirdiğimiz akıllı kontratlar vasıtasıyla ülkemiz insanlarının ve dünyanın geri kalanının kullanımı için ticarete ve reel ekonomiye endeksli bir protokol oluşturduk.
Tamamen açık kaynak araçlardan yararlanan bu yeni protokolün teknik detaylarını başka bir ortamda yayınlayacağımız white paper ile anlatacağız. Bu yazıda sadece protokolün, şu andaki merkezi sistemden nasıl farklılıklar içerdiğini anlatmaya odaklandık.
Aşağıdaki iki şekilde (P) harfiyle işaretlenmiş daireler üretim (production) ve (C) harfi olan daireler de tüketim (consumption) noktalarını göstermektedir. (F) harfi de finansman yani bankaları ve finans kuruluşlarını temsil etmektedir.
Şu ana kadar kullanılmakta olan ama Mart 2020’de krize giren dünya finans sisteminde soldaki şekildekine benzer bir yapı bulunmaktadır. Bu temsili resimde, tüm üretim ve tüketim ilişkilerinin içerisinde (F) daireleri bulunmakta. Bu (F) noktaları şu anda sistematik bilgi asimetrisine dayalı yapıda üreten ve tüketen dairelerin aralarında yer alıyor. Yani, üretim yapan tüm noktalar, mesela tarım üretimi içinde çiftçiler, tüketimin yapılacağı noktalardaki insanlardan kopuk olarak ürünlerini mecburen yakınlarında olan ve finansman sağlayan kişilere satmaktadırlar. Çünkü, tüketim noktalarının bilgisi, tüketicilerin kaçının, hangi ürünleri kaç liraya alacakları bilgisi üretim aşamasındaki çiftçilerin erişimine açık değil. Bu bilgi asimetrisinden yararlanan (F) daireleri sistem içinde arbitraj yapmakta yani bu bilgi eksikliğini, hiç ahlaki olmayan bir kazanca döndürmekteler, ayrıca buralarda pek çoklarımızca yasak veya günah sayılan faiz de oluşmakta. Ancak şimdi gelişen teknolojinin, yaygın akıllı telefonların ve blokzincir sistemlerinin yardımıyla bu bilgi asimetrisine dayalı mimariyi sağdaki şekildekine benzer bir yapıya döndürmekteyiz. Bu sağdaki yeni yapıda, tüm üreticiler ile tüketimi yapacak olan insanlar aynı süper iletken ağı içinde birbirlerinden haberdar olabilecek ve fiyat da her iki grubu da tatmin edecek şekilde dengeli ve ahlaklı bir şekilde belirlenebilecektir. Arada da varlığı gerekmeyen başka hiçbir dış unsur yer almayacaktır.
Koronavirüs’ten sonra yeni bir dünyada olacağız
Şu anda patlamakta olan merkezi finansal yapıda, üreticiler ile tüketicilerin arasında duran ve adına “aracı” dediğimiz tüm lüzumsuz kişiler bu yeni yapıda yok olmaktalar. Bu yok oluş ne yazık ki, üretim ve tüketim noktaları arasında önümüzdeki dönemde hasar yaratacak ve bu yazıda anlattığımız süper iletken yapılar yerlerine konulana kadar belki de şehirlerde gıda sıkıntısı çekilecek ve fiyatlar aşırı yükselecektir.
Önerdiğimiz yeni yapılarda ise üretim ve tüketim çarkları artık aşağıdaki dairesel yapıda çalışacak ve aralarında bilgi asimetrisi kalmayacak şekilde uçtan uca birbirinden haberdar olacaktır. Buradaki (M) harfli daire, süper iletken sistemini işleten madencileri ve her türden teknik ve lojistik destek yapıları temsil etmektedir. Ürünlerin tüketilecekleri noktalara taşınması ve teslimi de aslında birer üretim eylemidir. Ürünlerin ortaya çıkmasına yardımcı olan her tür hizmet, paketleme, numaralama, denetleme vb gibi işlemlerin hepsi (P) noktasına ait kabul edilmelidir. Ürünlerin tüketildikleri şehirlerde ya da kasabalarda aracılık hizmeti yapan satış noktaları, tahsilat birimleri gibi hizmet birimleri de (C) yani tüketim dairesinin parçasıdırlar. Fiyatın oluşması bu çarkın içinde tüm hizmet verenlerin payları ve kârları alt alta yazılıp toplanarak sistemsel olarak yapılabilmektedir. Hiçbir paydaşın bu çark içinde hak etmediği payı kazanması, böyle bir şeffaflık içinde mümkün olamayacaktır.
Koronavirüs’ün esiri olduğumuz aylardan çıkıldığında artık yeni bir dünyada olacağımızı bilelim ve artık bu yeni dünyanın hak etmediği eski yapılarla yola devam etmeyeceğimizi anlayalım.
[1] Defterhane kurucu ekibi, Cemil Şinasi Türün ve Onur Kılıç’tan oluşmaktadır.
Bu içerik en son 22 Mayıs 2024 tarihinde güncellenmiştir.